14 Ocak 2023 Cumartesi

Deprem Sonrası Oluşan Destek Sistemleri Nelerdir?

 Türk Psikoloji Bülteni'nde 1999 yılında Neşe Erol ve Özgür Öner tarafından 1999 Marmara Depremi'nden sonra yayınlanan "Travmaya Psikolojik Tepkiler ve Bunlara Yaklaşım" konulu makalenin verilerine göre:


TOPLUMSAL DESTEK

Toplum bir aile için farklı bir yuva görevini görebilir. Komşular, geniş aile, arkadaş grubu, yuvanın hissettirdiği güvenlik, destek ve sevgi duygularını verebilir. Toplumsal yuvamızda değerliyizdir, saygı görürüz ve bazen korunuruz da. Çoğu mutlu anlarımızı onlarla paylaşırız. Davranışlarımızın birçoğu toplumun belirlediği ortak paydalar çevresinde oluşur. ‘Toplum yuvamız’ yeteri kadar güçlüyse, bizi ufak veya büyük krizlerimizde korur. Toplumun desteği, aile ve çocuğu çok etkiler. Eğer karmaşa hakim olursa bireylerin kaygısı artar ve çocukların kendini güvende hissetmesi güçleşir. Bu yüzden, bu bölgelerdeki toplumsal desteğin azalmadan sürmesine özen gösterilmelidir.

KRİZ İDARESİ: KRİTİK STRES AÇIKLAMASI

Anlamlandırma (debriefing), ilk olarak duyguların açıklanmasının zor olduğu kültürlerde, acil müdahele personelinin maruz kalacakları olaylara duygusal olarak hazırlanmasında, sonra da değişik travmalardan etkilenen çocuklara psikolojik müdahalede kullanılmıştır (Yule, 1994). Travmadan sonraki birkaç gün içinde çocuklar dışarıdan bir liderin yardımıyla gruplar halinde toplanır. Lider kuralları koyar ve orada duyguları paylaşmak ve birbirlerine yardım etmek için olduklarını ve konuşulanların özel olduğunu açıklar. Hepsi konuşmaları için desteklenir, ama kimse konuşmaya zorunlu değildir. Sonra herkes yaşadıklarını açıklar. Bu açıklamalar etrafta dolaşan söylentilerin etkisini azaltmak için de faydalıdır. Grup üyelerine olayın farkına vardıklarında ne hissettikleri sorulur. Bu, doğal olarak sözü şu anda ne hissettiklerine getirir. Bu şekilde çocuklar kendi duygularını anlatır ve diğerlerinin de duygularını öğrenirler. Lider, onların tepkilerini anormal bir olaya normal bir cevap olarak tanımlar. Pek çok çocuk kendisi gibi hisseden başkalarının da olduğunu öğrenmekle rahatlar. Lider grupta konuşulanları açıklar ve çocuklara tepkilerini kontrol edebilmeleri için basit yollar gösterir. Ayrıca, çocuklara eğer sorunlar devam ederse diğer yardım yollarının da bulunduğu açıklanır. Bu yaklaşımın özellikle rahatsız edici düşünceleri azalttığı ve koruyucu olduğu düşünülmektedir (Yule, 1991, 1992).

GRUP DESTEĞİ

Afet durumlarında, bireylerin psikolojik durumunu korumak için ilk yapılması gereken fiziksel ortamın düzeltilmesidir. Travma sonrası stresin yatıştırılması için duyguların ifade edilmesi desteklenebilir, süregenliğin azaltılması için toplumsal destek programları hazırlanmalıdır, toplum ve bu bireylerle çalışan personel, travma ve kayba normal tepkiler konusunda eğitilmelidir.

Toplumda ve okulda doğal gruplar olduğundan, terapötik desteği buralara yöneltmenin önemli olduğu belirtilmektedir. Burada amaç, belirsizliğe ve bilgisizliğe bağlı kaygıyı azaltmak için bilgilendirme, duyguların paylaşılması, çocuğun başa çıkma beceri ve duygusunun artırılması ve bazı ortak sorunların çözülmeye çalışılmasıdır. Destek grubu bireylere güven, paylaşma duygusu, amaç, farklı bakış açısı, durumun ve kaynakların tekrar değerlendirilmesi ve gereken kaynakları sağlar. Ancak bu gruplarda empati kaybolursa, çözüm dayatmaya başlanırsa, kişiye kendi davranışını seçmede yeterli özgürlük tanınmazsa ve kişinin kendi yaşamından sorumlu olduğu yadsınırsa yararsız duruma gelir. Travma sonrası stres bozukluğu gelişen çocuklarda, 6-8 kişilik gruplarla çalışmanın uygun olduğu belirtilmektedir. Her seansta hangi konunun konuşulacağı belli olan yapılandırılmış bir sistem ya da tamamen yapılandırılmamış, sorun çözmeye yönelik ve ebeveyn grubuyla beraber giden bir sistem izlenebileceği vurgulanmaktadır. Deprem bölgesine giden ekibimizde gebe annelerle, bebekleri olan annelerle, çocuklarla, gençlerle ve Türk Tabipler Birliği’nden gelen istek üzerine yas yaşayan annelerle ve eşlerle grup uygulamaları yapılmıştır. Genel olarak grup desteği ya da terapisine rağmen sorunları devam edenlerin bireysel terapiye alınması gerektiği önerilmektedir (Yule, 1994).

BİREYSEL DESTEK

Esas odak noktasının bilişsel-davranışsal terapiler olduğu vurgulanmaktadır (Yule 1994). Çocuklara resim çizdirilerek de olayı hatırlamaları sağlanır. Bireyler bir dönemde olayla yüzleşmeleri gerektiğini farkederler. Rachman’a göre kısa maruz bırakma (exposure) seansları kişiyi duyarsızlaştırmak yerine daha da duyarlı hale getirir (1980). Yeterli seanslarla kaçınma ve rahatsız edici düşüncelere çözümler getirilebilir. Bir başka önemli nokta da uykudur. Burada sorun uykuya dalamama ya da kabuslar nedeniyle uykudan uyanma şeklinde olabilir. Birincisi için gevşeme teknikleri, ikincisi için bilişsel-davranışçı tekniklerin (örneğin, rüyaların hatırlanarak iyi şekilde sonlandırılması) uygulanabileceği üzerinde durulmaktadır (Yule, 1994).

Travmaya bağlı kaçınma davranışı özellikle ilk aydan sonra belirginleşir. Bireylerin desteklenmesi sırasında kaçınmayı engelleyecek her tutum bu dönemde değerlidir. Yıkılan evlerini veya okullarını ziyaret etmek duyguların ifade edilmesini kolaylaştırır. Olayların serbestçe yaşanması sırasında kaçınma davranışı ortaya çıkabilir. Çocukların kendi duygularını anlamalarına ve depremin onların üzerinde bıraktığı etkiyi anlatmalarına yardımcı olmak gereklidir. Çocuklar toplumun kendileri için neler yaptığını bilmeye ihtiyaç duyarlar. Çevresindeki kişilerin güçlükleriyle başa çıkma konusunda kendilerine yardım etmeye hazır olduğunu bilmek durumundadırlar. Yeniden yapılanma çalışmalarında bu çocuklara görev verilmesi onların yaşayabilecekleri çaresizlik duygularını azaltacaktır. Aile bireylerini kaybetmiş olan çocuklarda ise yas tepkileri göz önünde bulundurulmalı ve bu çocuklarda suçluluk duygularının daha belirgin olabileceği unutulmamalıdır.


Kaynakça ve İleri Okuma:

  1. Erol, N., & Öner, Ö. (1999). Travmaya psikolojik tepkiler ve bunlara yaklaşım. Türk Psikoloji Bülteni5(4)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Anlamsızlık Krizi ile Baş Edilebilir Mi?

  Murat Yıkılmaz 'ın  2016 yılında “ Üniversite öğrencilerinde varoluşsal kaygı: Erken dönem uyum bozucu şemalar, kontrol odağı ve trav...