16 Ocak 2023 Pazartesi

Hayatın Anlamını Aramak Sağlıklı Mıdır?

 Murat Yıkılmaz'ın 2016 yılında “Üniversite öğrencilerinde varoluşsal kaygı: Erken dönem uyum bozucu şemalar, kontrol odağı ve travma sonrası gelişimin yordayıcılığı” isimli yazdığı doktora tezinden alınan verilere göre:


İnsanlar sürekli olarak yaşamlarında bir anlam ararlar. Ancak yaşamda anlam arayışının sağlıklı mı sağlıksız mı olduğu yönünde bir tartışma da sürmektedir. Steger, Kashdan, Sullivan ve Lorentz’in aktardığına göre insanların yaşamda anlam arayışını üç farklı bakış açısına göre ele alırlar. Pozitif bakış açısına göre, anlam arayışı, insanları yeni fırsatlar ve kazançlar bulması yönünde insanı iten, yaşantılarını anlama ve organize etme arzularını arttıran doğal bir özelliktir. Negatif bakış açısına göre ise anlam arayışı ihtiyaçlarının karşılanması engellenen bireyler arasında yaygındır. Üçüncü bir bakış açısına göre ise yaşamda anlam arayışının hem sağlıklı hem de sağlıksız yönleri vardır. Örneğin Freud’a göre insan hayatının anlamını sorgulamaya başladığı andan itibaren. Diğer taraftan Eagleton’a göre ise varoluşun anlamını geniş kapsamlı biçimde sorgulama çabası durumunda işlerin sarpa sarması ve çıkmazlara girilmesi muhtemeldir. Frankl ise tam tersini savunur çünkü anlam arayışı insanın ayırt edici bir özelliği olduğunu, nevrotik oluşa işaret etmediğini ve iyileştirici bir etkisi olduğunu vurgular.

Yaşamın anlamından söz edildiğinde bütün bir yaşamın mı yoksa parçaların mı anlamından söz edildiğinin de üstünde durmak gerekmektedir. Yaşamın çeşitli parçalarının anlamlı olmasından yaşamın bütünün de anlamlı olduğu sonucuna varılamaz. Ayrıca yaşamın anlamının bir yanıtının olması, ancak bu yanıtın ne olduğunu hiçbir zaman bilemeyecek olmamız da mümkündür. Diğer bir ifade ile yaşamın anlamını bilmemek belki de yaşamın anlamının bir parçasıdır. Tolstoy da anlamın ne olduğu sorusunun, ‘bir yanıtın olmadığı’ şeklinde cevaplanabileceğini belirtmiştir. Başka bir görüşe göre ise yaşamın anlamı olmadığı için bir anlam arama çabası söz konusudur. Yaşamın anlamının, önceden var olmadığı daha ziyade inşa edildiği yönündeki düşünce de her bir insanın bunu farklı yollarla yapabileceği görüşüne dayanır. Dolayısıyla, yaşamın anlamı her insanın kişisel bir çabasına dayanan bir girişimdir.

Yaşamı anlamsızlık duyguları ile sarılmış bireylerin genel özellikleri konusunda farklı görüşler söz konusudur. “Anlamsızlık olarak ifade edilen durum anlamlılıktan yoksun olmaktır. Anlamlılıktan yoksun olan insan ise hedef, öz, amaç, nitelik, değer ve doğrultudan yoksun, bunalımlı ve aynı zamanda psikotiktir”. Anlamsızlık içinde yaşayan bireylerin “Tamlığı engellenmiştir ve bu nedenle anlamsızlık hastalığa eşdeğerdir”. Hayatta anlam yokluğu nevrozların başlangıcında önemli bir rol oynamaktadır. Einstein yaşamını anlamsız gören kişinin hem mutsuz hem de yaşamaya uygun olmadığını ifade ederek anlam ve yaşam arasındaki kuvvetli ilişkiye işaret etmiştir. Kendi yaşamının ve diğer benzer canlıların yaşamının anlamsız olduğunu düşünen insan; sadece talihsiz olmakla kalmayıp, yaşam için de neredeyse yetersizdir. Diğer taraftan insanın anlamın şifresinin çözdüğüne inandığında bir egemenlik duygusu yaşar. Elde edilen anlam şeması kişinin zayıflığına, çaresizliğine ve gereksizliğine işaret etse bile, bu şema anlamsızlık durumundan bile daha rahatlatıcıdır. Dolayısıyla anlamın iyisi kötüsü olmaz. İnsan anlam arar ve anlamsızlık onu rahatsız eder. Bunun yanı sıra depresyon ve intiharların en önemli nedenlerinden biri anlamsızlıktır. Yine de her depresyon olayı anlamsızlığa bağlanamaz ya da her intihar varoluşsal boşluktan kaynaklanmaz, ancak birey uğruna yaşamaya değecek bir şey bulabilirse kendi yaşamını sonlandırma dürtüsünün üstesinden gelebilir. Camus’a göre de intihar edenler her zaman yaşamın anlamından kuşku duydukları için intihar etmiş değillerdir.

Maddi varoluşsal hastalık olarak adlandırdığı anlamsızlığın üç biçimde yaşanabileceğini ileri sürmektedir. Şiddeti ve ciddiyeti azalan sırayla belirtmek gerekirse anlamsızlığın bu üç formu: bitkisellik, nihilizm ve maceracılıktır. Bitkisellik durumu yapılan ya da yapılması hayal edilen herhangi bir eylemin yapılmaya değer ya da ilgiye değer olduğuna inanmaktaki güçlük, duygusuzluk (apati), can sıkıntısı, amaçsızlık gibi özellikleri kapsar ve tükenmişlik, depresyon ve basit şizofreni gibi hastalıklara sebep olabilir. İkinci olarak nihilizm formu alaycı fikirler eşliğinde hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, anlamlı görünen hiçbir şeyin aslında anlama sahip olmadığını şeklinde belirgin olup öfke, iğrenme ve bıkkınlık duyguları içerir. Nihilizm sendromu paranoid, obsesif kompulsif ve saldırganlık ifadeleri ile benzerlik gösterir. Son olarak maceracılık durumunda ise yaşamın anlamsız olduğuna inanılması söz konusudur. Kişi, doyum yaşamak ve canlı olduğunu hissetmek için büyük riskler alabilir ve sapmalar gösterebilir. Maceracılık durumunun duygudurum bozuklukları ilişkili olduğu ileri sürülür.

Camus, anlamsızlık ya da saçma olarak adlandırılan durumun içerisinde yaşayan roman kahramanı Mersault’yu Yabancı adlı romanında anlatmıştır. Roman Mersault’un yaşadığı anlamsızlık ve yabancılaşma duygularını tasvir etmektedir. Mersault’un göze çarpan en önemli özelliklerinden biri bir şeyin öyle ya da böyle sonuçlanmasının kendisi için fark etmediğini sık sık ifade etmesidir. Tıpkı Yabancı adlı romanda olduğu gibi Geçtan’a göre de isteklerini ve arzularını algılayamamanın yarattığı boşluk insanların kendilerini güçsüz hissetmelerine neden olmaktadır. Bunun sonucu insanlar, kendi yaşamlarına yön verebileceklerine ve çevreleri üzerinde etkili olabileceklerine inanmazlar ve boşluğa düşerler. Birçok insan ise karşı cins ilişkilerinde ya da evliliklerinde bu vakumun giderilmesini ummaktadır. Bulamadığında da birlikte olduğu kişiyi suçlamakta, ona yönelik bir öfke yaşamakta ya da bunalıma girebilmektedir.


Kaynakça ve İleri Okumalar:

  1. Yıkılmaz, M. (2016) Üniversite öğrencilerinde varoluşsal kaygı: Erken dönem uyum bozucu şemalar, kontrol odağı ve travma sonrası gelişimin yordayıcılığı. Doktora Tezi. Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü. Eskişehir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Anlamsızlık Krizi ile Baş Edilebilir Mi?

  Murat Yıkılmaz 'ın  2016 yılında “ Üniversite öğrencilerinde varoluşsal kaygı: Erken dönem uyum bozucu şemalar, kontrol odağı ve trav...